Burak (Barak) Reis

Meşhûr Türk denizcisi. Hayâtı hakkında fazla bilgi yoktur. 1488’de Osmanlıların Mısır Memlûkleri ile
yaptıkları deniz seferine kadırga reisi olarak katıldı.
Cem meselesinin hallinden sonra, İkinci Bâyezîd Han, Akdeniz’i bir Türk gölü hâline getirmek için bâzı
kalelerin bir an önce fethedilmesini istiyordu. Bunun için de önce İnebahtı (Leponto)Kalesinin
fethedilmesi gerekiyordu. İnebahtı’nın fethi için İstanbul ve Gelibolu’da sefer hazırlıklarına başlandı.
Nihâyet Sultân İkinci Bâyezîd Han karadan, Kaptan-ı deryâ Küçük Dâvûd Paşa da, 300 parçadan
meydana gelen Osmanlı donanması ile 1499 yılı baharında Gelibolu’dan hareket etti. Devrin meşhur
denizcilerinden Kemâl, Burak, Kara Hasan ve Herek reisler de bu donanmaya katılmışlardı. Ancak
buralara sâhib olan Venedikliler de boş durmuyordu. Bütün Avrupa devletlerinden yardım alarak 160
parçadan meydana gelen kuvvetli bir filo meydana getirmişlerdi.
Osmanlı donanması aylarca sıkıntılı yolculuktan sonra, İnabahtı’ya yaklaştı. İnebahtı’ya ulaşabilmek
için, Bradino Kanalını geçmek gerekiyordu. Oysa düşman donanması bu sırada Kanal’da yatmaktaydı.
29 Temmuz 1499 günü, Kaptan-ı deryâ Dâvûd Paşanın gemisinin güvertesinde yirmi kadar kaptan
toplandılar. Yapılacak işin müzâkeresini yaptılar. Dâvûd Paşanın bir yanında Kemâl Reis, diğer
yanında Burak Reis vardı.
Dâvûd Paşa, kaptanlara: "Daha kuvvetli olan düşman donanmasını ikiye bölüp kuvvetini azaltmak için,
arkasına sarkmak üzere bir akıncı müfrezesi ayrılacaktır. Ben, bu müfreze ile düşmanın arkasına
sarkacağım. Kemâl Reis ile Burak Reis benim yerimde hücûma geçecekler. Bu tehlikeli bir
teşebbüstür. Düşman farkına varırsa, kurtuluş Allahü teâlâya kalmıştır." dedi. O zaman Kemâl Reis:
"Bu işi senin yapman olmaz Paşam!" diye cevap verdi. Kırk beş yaşlarındaki Burak Reis, hemen ileri
atıldı: "Paşa kardeş, sen serdârsın, donanma-yı hümâyûn sana emânettir. Bu akını benim gemim
yapacaktır. Destûr ver! Şehid olmak önce bize düşer. Kara Hasan ile ben giderim!" dedi.
Şafak sökerken düşman donanması ile karşılaştı. Burak Reis bir düşman mavnasıyla bir göğesini top
ateşi ile batırdı. Donanmadan ayrılarak düşman gemilerinin arkasına sarktı. Fakat bunu fark eden
düşman, dört gemi ile Burak Reisin peşine düştü. Bu gemilerin ikisinde biner, ikisinde beş yüzer kişi
bulunuyordu. Burak Reis, kendisinden çok güçlü ve sür’atli olan düşman gemilerinin ortasından
sıyrılamayacağını anlayınca, mahvolmayı, mağlup olmaya tercih ederek, yakın muhârebeyi seçti. Şan
ve şerefle ölmeyi tercih etti. Saldıran düşman gemilerine ateşe başladı. Düşman da karşı ateşe
geçerek yaklaştılar. Üç düşman gemisi Burak Reisin gemisine rampa yaptılar. Kancalı halatlarla sıkı
sıkıya bağladılar.Kanlı ve çetin bir muhârebe başladı ve saatlerce sürdü. Düşman kalyonları yok
olduğu takdirde Venedik donanmasının sevk ve idâresinin de bozulacağını tahmin eden Burak Reis,
kendi gemisinin barutluğunu ateşlemeye karar verdi. Böylece kendi gemisiyle berâber kendisine
rampa yapan çok kuvvetli Venedik kalyonlarını da yok edecekti. Son nefesine kadar çarpışan leventler,
gemiyi neft ile tutuşturdular. Düşman gemilerini de neftlediler. Rüzgârın hızlı olması sebebiyle yangın
düşman gemilerini de sardı.
Çok geçmeden, deniz ortasında, siyah dumanlarla karışık kızıl alevler içinde Burak Reis ve arkadaşları
şehid olurken, düşman donanmasının önemli bir kısmı da yok oldu. İnebahtı yolu da Osmanlıya açıldı.
Türk denizcileri Modon limanının güneyindeki Sapienza Adasına Burak Reis Adası adını vererek
kadirbilirliğin güzel bir örneğini verdiler.

0 yorum:

Yorum Gönder