Biruni

Onuncu ve on birinci yüz yıllarda İslam dünyasında yetişmiş büyük fen ve din alimi. Eserlerindeki
yüksek fen bilgileri kendisinden sekiz asır sonra gelen fen alimlerini dahi hayrette bırakmış, bugünkü
fennin kurucularının rehberi olmuştur. Aslen Türktür. İsmi Muhammed bin Ahmed el-Biruni el Harezmi
olup, künyesi Ebu Reyhan'dır. El-Üstad lakabı ile anılmış, Biruni diye meşhur olmuştur. 973 (H. 362)
senesinde, bugün İran sınırları içinde bulunan Kas'ta (Şah Abbas-ı Veli denilen yerde) doğdu. 1049 (H.
441) senesinde Gazne'de vefat etti.
Küçük yaşta babasını kaybeden Biruni daha çocukken üstün kabiliyeti ve keskin zekasıyle
dikkatleri üzerine çekti. Harezmşah Hanedanından meşhur alim ve matematikçi Ebu Nasr Mansur bin
Ali bin Irak onu himayesi altına alıp, akli ve nakli ilimleri öğretti. Devlet adamlarına ve saray erkanına
yakın bir hava içinde yetişen Biruni, çeşitli sebeblerle gittiği değişik memleketlerde görüştüğü
alimlerden ilim öğrendi. Astronomi ilmine düşkünlüğü sebebiyle rasatlar yaptı ve kitaplar yazdı.
Biruni, astronomi alanındaki çalışmalarına 995-996 seneleri arasında pek gençken Harezm şehri
civarında Buşkatir'de güneşin ve gezegenlerin deklinasyonlarını (meyillerini) tesbitle başladı.
Ebü'l-Hasan Ali bin Me'mun'un daveti üzerine tekrar Harezm'e gelerek, 998'de Ebü'l-Vefa el-Buzcani
ile karşılıklı rasatlar (gözlemler) yaptı. Harezm şehrinin bulunduğu meridyeni Bağdat'a göre tahkik etti.
Daha sonra Cürcaniye'ye gelip bir müddet orada kaldı. 1009 senesinde güneşin ve gezegenlerin
deklinasyonlarının rasatlarıyle meşgul oldu. Belirli metodlarla o şehrin meridyenini Harezm'e bağladı.
İbn-i Sina ile görüştü. Aralarında fizik ve astronomi ile ilgili münazaralar oldu. İbn-i Sina'nın dini
konulardaki bozuk düşüncelerini red ve tenkid ederken, onun fevkalade zeki, kurnaz, fakat felsefi
görüşlere ve yanlış düşüncelere saplanmış olduğunu bildirdi.
Ebu Reyhan el-Biruni, kırk dört yaşındayken Gaznelilerin himayesine girdi. Gazneli Mahmud kendisine
çok ihsan ve iltifatlarda bulundu. Gazne'de hükümdar sarayında bir rasathane kurarak, güneşin ve
gezegenlerin Harezm'de bulunduğu deklinasyon (meyil) değerlerini tahkik için yeni rasatlar yaptı. 1011
senesi ortalarına doğru Kabil şehrinde çalışmalarda bulundu. Gazneli Mahmud'un Hindistan seferine
başdanışman ve hazine genel müdürü olarak katıldı. Hindistan'ın fethinden sonra, burada çeşitli ilmi
çalışmalar yaptı. Yerkürenin çapını hesapladı. Sankskritçeyi öğrendi. Hindistan'daki çalışmalarını
tamamladıktan sonra, Gazne'ye döndü. Sultan Mahmud Hanın oğlu Mes'ud ve torunu Mevdud,

Biruni'ye çok değer verdiler, araştırma ve geliştirme çalışmaları için her imkanı hazırladılar. Bu imkan
ve fırsatları çok iyi değerlendiren Biruni, sıkı bir çalışma ile pekçok hizmetlere vesile oldu. İbranice,
Rumca, Süryanice ve Yunancayı da öğrendi. Tıp, fizik, matematik, astronomi, tarih, kronoloji ve
jeodezide pek büyük ihtisas ve maharet gösterdi.
Biruni, 1037 senesine kadar çeşitli ilimlere dair 113 eser yazdı. 1037 senesinden sonra on iki sene
yaşadı ve bu zaman zarfında 83 eser yazdı. 1049 senesinde Gazne'de vefat etti.
Din ve fen bilgilerinde pek yüksek olan Ebu Reyhan el-Biruni, güzel ahlak sahibiydi. Ehl-i sünnet ve
cemaat itikadında (inancında) idi. Onun Harezm'de iken Şii yani Eshab-ı kiram düşmanı olduğuna dair
söylenenlerin aslı yoktur. Peygamber efendimizin Eshab-ı kiramına son derece bağlı olan El-Biruni,
Eshab-ı kiram düşmanlarının, İslam dünyasını karıştırmak yolundaki gayretlerinin boşa çıkmasındaki
memnuniyetini gençliğinde olduğu gibi ihtiyarlığında yazdığı eserlerde de belirtmişti. Bilhassa batıl
inanış ve hurafelerle durmadan mücadelede bulunmuş, onların yanlışlıklarını delillerle ispat etmişti.
İbadetler hususunda çok dikkatli davranan Biruni, temizlik şartını her fırsatta meth etmiş, içki ve
kumarın Allahü tealanın Kur'an-ı kerimde bildirdiklerini anlamaktan aciz, asi insanların işi olduğuna
işaret ederek, zaten çok kısa olan ömrün ve sağlığın kıymetini bildirmişti.
Şehirlerin meridyen ve paralellerini ilim namına tesbit ederken, Müslümanlara hizmeti, Allahü tealanın
rızasına kavuşturacak bir iş sayarak, kendisini bahtiyar addettiğini ve bundan zevk aldığını anlatırdı.
Tarihi hadiseleri iktisadi (ekonomik) sebeplerle de izah eden Biruni, iktisadi tarihin esaslarını vaz etti.
Türklerin İslamiyeti kabul etmeleri neticesinde bu medeniyetin çok geniş sahalara yayılmış olmasından
dolayı insanlığın, bilhassa ilmin büyük kazançlar elde ettiğini bildirdi.
Biruni, tam anlamıyla ilmi araştırma metoduna sahipti. Bu yüzden bilim tarihçileri onu, bütün devirlerin
en büyük mütefekkirleri arasında değerlendirirler. Ortaya koyduğu metod; eşya ve hadiselerin en ince
ayrıntılarından başlayarak araştırma ve incelemelerini sürdürmek, tecrübelerle nazariyeleri sağlam
esaslara oturtmak ve böylece genel prensip ve kanunlara ulaşmaktır.
Günümüzde, özellikle batı bilim dünyasında ve onları körü körüne taklid eden doğulularda yaygın olan
kanaate göre, ünlü yer çekim nazariyesi, yani cazibe kanunu, İngiliz bilim adamı Newton tarafından
keşfedilmiştir. Halbuki, bu mevzuda ilk defa fikir ortaya atıp incelemelerde bulunan Biruni'dir. Biruni,
yer çekimi hakkında şunları söylemiştir: Dünya dönüyorsa, bu dönüşünden dolayı ağaçlar, taşlar
yerlerinden niçin fırlamıyor? diyenlere şöyle cevap veririz. "Bu, dünyanın dönmesi hakkında ortaya
koyduğumuz teoriyi çürütmez. Çünkü her şey dünyanın merkezine düşüyor. Bu da gösteriyor ki, o
merkezde çekicilik var. İşte bu yerçekimi, yeryüzündeki nesnelerin dışarı fırlamasına mani olmaktadır."
Bu hususu bilim tarihçisi Carl L. Boyer, A History of Mathematics adlı eserinde açıkça belirtmektedir.
Dünya çapının tayinini de ilk defa Biruni yapmıştır. Makale fi İstihracı Kutr-il-Ard bi Rasadı
İnhitat-il-Ufuk adlı risalesinde yer yarıçapının hesabını açıklar ve dünyanın yuvarlak oluşunda en ufak
tereddüde yer vermez.
Cos ∝ = R/(R+h)
veya baı basitleştirmelerle
Rkm= 23636. hm/∝2
dak
Biruni düz bir ovada A noktasından, uzaktan ölçme metodu ile HH' yüksekliğini h=308 m olarak, bu
yükseklikte ufuk alçalmasını ise ∝=34 dakika olarak ölçtü. OAH' dik üçgeninden yukarıdaki bağıntı ile
yer yarıçapı için R=6297,5 km olarak buldu. Inkra adlı eserinde ise yer yarıçapını R=6324,66 km
olarak, gerçek yarıçapa çok yakın bir şekilde vermektedir.
Biruni'nin eserlerine gerçek ilim haysiyetiyle yaklaşıp tetkik eden bütün ilim adamları, ilim tarihçileri
ortaklaşa olarak şu sonuca varmaktadırlar. “Biruni, çok nadir yetişen bir dahi, ilim dünyasına şimdi ve
gelecekte ışık tutacak büyük bir alimdir. Ona her yaklaşmamızda; metoduna, haysiyetine, şahsiyetine,
derin kavrayış ve nezaketine hayran kalmaktayız.” Bu ortak kanaatin sonucu olarak, Amerikalı ünlü
bilim tarihçisi George Sarton, 11. asra Biruni Asrı demektedir.
Esaslı bir din kültürü almış ve aldığı bu din ilimleri kültürünü tam anlamıyla hazmederek bütün hayatına
ve çalışmalarına sirayet ettirmiş olan Biruni, ilmi eserlerinde, mevzu ile ilgili ayet ve hadisleri
zikretmiştir. Ayet ve hadisleri eserlerinde zikretmesi onun Kur'an-ı kerim ve hadis ilmindeki vukufunu
gösterdiği gibi, Kur'an-ı kerime ve Peygamber efendimize olan bağlılığını da ortaya koyar.
Biruni'ye göre ilim hazzı, yani hak ve hakikati araştırma zevki, en yüksek zevkler arasındadır. Bu
hususta kendisi şöyle demektedir:"İlim adamına, yani, ilim hizmetçisine lazım ve kaçınılmaz olan şey,

ilmin bütün sahalarında yeterli bir seviyede olmasa bile, ilimler arasında bir ayırım yapmamak, her
birinin hakkını vermektir. Çünkü ilim güzeldir. Lezzeti de kalıcıdır. Araştırma boyunca bu lezzet sürer
gider. Çalışma bitince, lezzet de son bulur. İlim adamı, kendinden önce gelen alimlere hor gözle
bakmamalı; tevazu ile eserlerine yaklaşıp, istifade etmelidir. Böylece en doğru ve sağlam bilgilere
ulaşacak, kusurlu, hatalı bilgilerden uzak durmuş olacaktır. İlmin ilerlemesi ve gelişmesi için şunlar
lüzumludur: 1-İlmi düşünceye serbestlik tanınmalı, yani ilimde söz sahibi olanlar fikir hürriyetine sahib
olmalı. 2- İlmi çalışmalar açık ve sağlam metodlara dayanmalı. 3-İlim; batıl düşüncelerden, sihir ve
hurafelerden arınmış olmalı. 4- Gerçek ilim adamlarının çalışma zevk, şevk ve gayretlerini arttıran
teşvik tedbirleri alınmalı. 5- İlmin ilerlemesi için lüzumlu her türlü maddi sosyal, teknik şartlar ve
imkanlar hazırlanmalı. 6-İlme, ilmi eserlere ve ilim adamlarına hürmet edilmeli, itibarları sağlanmalı.
7-İnsanların dikkat ve alakalarını ilmi konulara çekme çalışmaları yapılmalı. 8-Devletin ileri gelen
adamları, ilmin gelişmesi için gereken tedbirleri tesbit edip, hemen bunları tatbik etmeli."
Biruni, beşeri, manevi ilimler sahasındaki incelemelerinde bir takım prensipleri esas alıyordu. Bu
hususta şöyle demektedir: "Bu ilimlerle meşgul olacaklar, önce kalplerini bozuk itikad, kötü huy ve
saplantılardan temizlemelidir. İnsanların çoğu manevi hastalıklara yakalanmıştır. Bu hastalıklar,
sahibini hak ve hakikatı göremez hale getirir, kalbi kör, kulağı sağır eder. Taassup, başkalarına üstün
gelme, nefsin, kötü arzu ve heveslerin peşi sıra gitme, makam, mevki sevdası peşinde olma ve
benzeri kötü huylar, ilim adamına yakışmaz. Bu sebeple de herkes ilim adamı olamaz. İlim yolu çetin
bir yoldur. Fakat, ele geçmesi imkansız da değildir. Hak ve hakikati araştırırken mümkün olan en
yakın, en sahih ve en sağlam bilgilere tutunulur. Bu yapılırken de, sahalarının otoritelerine veya
eserlerine müracaat edilir. Yani herkesin sözüne ve eserine değil de, otorite olan alimlerin söz ve
eserine baş vurulur. Tesbiti mümkün olan hakikatler ortaya çıkarılır."
Biruni, muhtelif ilimlere dair 1037 (H.429) senesine kadar 113 eser yazmıştır. 1037 senesinden sonra
yaşadığı 12 sene zarfında ise, 83 eser telif etmiştir. Biruni'nin eserleri incelendiğinde, onun esaslı bir
din kültürü almış ve aldığı bu din ilimleri kültürünü tam anlamıyla hazmetmiş, bütün hayatına ve
çalışmalarına sirayet ettirmiş olduğu görülmektedir. Biruni'nin dehasını ve ilmi başarılarının sırrını,
esasında onun bu yönünde aramak lazımdır. Yazdığı eserlerinden bazıları şunlardır:
Asar-ül-Bakiyye: Biruni, bu eserini yirmi sekiz yaşında yazmıştır. Arapça telif eser olup, Cürcan
Hükümdarı Kabus bin Yaşgir'e ithaf etmiştir. 1878-79 senesinde İngilizceye tercüme edilen eser, 1923
yılında tekrar basılmıştır. Eser, beynelmilel bir kronoloji, tarih, takvim, kültür ve astronomi konularını
ihtiva etmekte olup, ilmi değerini günümüzde bile sürdürmektedir.
Bu eserinde Harezm şehrinde yaptığı 7,5 m çapındaki duvar rubu' tahtası ile ölçtüğü ekliptik (daire-i
husuf, tutulma çemberi) meylini (gök ekvatoru ile yaptığı açı dünyanın ekseninin eğikliği) vermektedir.
Sene Ekliptiğin Meyli
Batlamyus ? 23°50'
El-Me'mun astronomları 832 23°33'39''
Sabit bin Kurre 875 23°33'30''
El-Bettani 880 23°27'
El-Biruni 995 23°27'
Techo Brahe 1790 23°30'
Bradley 1750 23°28,3'
Modern Ölçüler 1950 23°26,7'
Bu tablodan da anlaşıldığı gibi, Biruni'nin bulduğu değer, bugünkü ölçülere çok yakındır.
Tahkiku ma lil-Hind: Bu eserini Gazneli Mahmud Han ile birlikte gittiği Hindistan seferlerinde hind
dini, kültür ve felsefesini, sanskritçeyi öğrenip, yerinde tetkik etmek suretiyle hazırlamıştır.
Tahdidu Nihayet-il-Emakin li-Tashih-il-Mesakin: 1015 (H.406) senesinde tamamladığı bu eserde,
matematiki coğrafyanın inceleme metodları anlatılmıştır. Harezm, Hindistan ve Afganistan'da yaptığı
rasatları ile jeoloji ve jeodeziye ait meselelerden bahsetmekte; trigonometri ile ilgili yeni kavram ve
yorumlar getirmektedir. Bu eseri ile Biruni, jeodezi ilminin kurucusu sayılmaktadır.
El-Kanun-ül-Mes'udi: Astronomik coğrafya demek olan bu eser, Birunui'nin en büyük eseridir. Bu
eseri ciddi, ehemmiyeti haiz bir matematik ansiklopedisi mahiyetinde olup, devrinin birçok yeniliklerini
ve keşiflerini ihtiva etmektedir.
Kitab-üt-Tefhim fi Evaili Sanaat-it-Tencim, Kitab-ül-Cevahir fi Ma'rifet-il-Cevahir: Bu eseri,

kıymetli taşlar ve madenlerden bahsetmektedir. Biruni, izafi (rölati, nisbi) yoğunlukları, mahruti alet
dediği ve en eski piknometre diyebileceğimiz bir alet vasıtasıyla tayin etmekte idi. Onun sıcak ve soğuk
su arasındaki ağırlık farkını, daha o vakit 0,041677 olarak tesbite muvaffak olduğu bilinirse, kendisinin
ne mahir bir ilim adamı olduğu ortaya çıkar. Altının, zümrüdün, kuvarsın izafi kesafetini, Biruni daha o
zamanlar tayin etmiştir.
Biruni, bu eserde bazı cisimlerin yoğunluklarını aşağıdaki şekilde tesbit etmiştir. Bu değerlerle, bugün
tesbit edilen değerler aşağı yukarı aynıdır.
Bu değerlere göre:
Maddenin Biruni'ye Bugünkü
cinsi göre değere göre
Altın 19.26 19.26
Cıva 13.74 13.59
Kurşun 11.40 11.35
Bakır 8.92 8.85
Pirinç 8.67 8.40
Demir 7.82 7.79
Kalay 7.22 7.29
Kitab-üs-Saydala:Tıb ve eczacılık konusunda yazdığı ansiklopedik mahiyette bir eserdir. Eserde,
ilaçların ve otların isimleri; Arapça, Farsça, Yunanca, Süryanice, Sanskritçe, Hintçe ve Türkçe olarak
kaydedilmiş, özellikleri açıklanmıştır.
Biruni, yalnız coğrafyaya ait olmak üzere, müstakil eserler de yazmıştır. Çapı 10 arşın (6,8 m) kadar
büyük bir yarım küre yaparak, coğrafi mevkilerin enlem ve boylamlarını kendi incelemeleri ile tesbit
ederek, üzerine kaydetmiştir. Ne yazık ki, bu eser ziyan olmuştur.
Taksim-ül-Ekalim adlı bir coğrafi eser ile Tefhim'den alınma bir harita da elde bulunmaktadır. Biruni,
mühendis ve coğrafyacı olduğu kadar da büyük bir tarihçiydi. Onun Harezm tarihine dair,
Ahbar-ul-Harezm ve Meşahir-ül-Harezm adındaki eserleri; Gazneliler tarihine dair, Tarihu
Eyyam-is-Sultan Mahmud'u; Manihailer ve Karamitalılar tarihine dair, Tarih-ül-Mübayyeze
vel-Karamita adlı eserleri ile tarih tenkidine ait olduğu isminden anlaşılan, Tenkih-üt-Tevarih adlı bir
eseri olduğu bilinmektedir.
Jeodeziye dair ilk eseri Biruni yazmıştır. Bu sahada yazılan eserler, ancak 8 asır sonra görülmüştür.
Işık hızının varlığını ve bunun sesten kat kat fazla olduğunu belirtmiştir.
Biruni, 63 yaşında iken arkadaşına yazdığı bir mektupta, büyüklü küçüklü 180'i bulan eserlerinin
listesini vermektedir. Ne yazık ki bunlardan 22 tanesi günümüze kadar gelebilmiştir. Günümüze
sadece isimleri ulaşan eserlerinden bazıları şunlardır: 1)Tarih-ul-Hind, 2)Kitabu Hisab-il-Müselselat,
3)Mekalidu İlm-il-Hey'e, 4)İstihvac-il-Evtan, 5)Kitabu Kurriyet-is-Sema, 6) Ru'yet-il-Ehille,
7)Kitab-ül-Amel bil-Usturlab, 8)Turuk-ül-Hisab, 9)Akl-in-Nev'i, 10)Usul-ir-Resmi ala
Sath-il-Kürre, 11)Hisab-ül-Müsellesat.
Biruni, bütün bu inceleme ve eserleri ile vardığı neticeleri, eski Yunanlıların ve daha önceki İslam
alimlerinin ulaştığı sonuçlara nisbetle daha dakik ve daha doğru olmasını, İslam fetihleri ile medeniyet
sahasının genişlemesine bağlayarak, bundan dolayı Allahü tealaya hamd etmiştir.
Biruni, bütün ömrünü ilme vermiş ve eserlerini, pek azı müstesna, Arapça olarak yazmıştır. O
devirlerde ve daha sonraları, çok zengin bir dil olan Arapça, edebi ve ilmi bir dil olarak kullanılmıştır.
Biruni; "Eğer eserlerimi kendi lisanımda yazacak olsam, bunlar çok saf Arap cinsi atlar sürüsü
arasında zürafalar gibi garip bir şey olurdu." demektedir. Dünyadaki bütün ilim tarihçilerinin tasdik ettiği
gibi o, en has manası ile dahi bir alimdir.
Biruni için ilmi araştırma; fıtri bir arzu, tabii bir ihtiyaç derecesindeydi. Başka şeylere itibar etmiyordu.
Öyle ki, Gazneli SultanMes'ud'un kendisine hediye olarak gönderdiği bir fil yükü gümüş liraya dönüp
bakmamış ve geri devlet hazinesine iade etmiştir. Allah için ilme hizmeti gaye edinmiş; kalbinde mal,
mevki ve menfaat duygularına yer vermemiştir.
Biruni, ilmi araştırmalarında metod olarak, hem teoriyi hem de teorinin tatbiki yönünü, yani tecrübeyi
birlikte esas alıyordu. Onun için teori ve tecrübe, ilmin iki kanadı gibidir. Ayrıca tecrübeyi tekrar tekrar
yapmak ve kesin neticeye bu yoldan ulaşmak da ona göre ilmi çalışmanın esasını teşkil ediyordu.

İlimde açıklıktan yana idi. Örtülü, kapalı ve mübhem sözlerden nefret ederdi.
Her çeşit ilim dalında, muhtevalı bilgi ile dikkatle tesbit edilen ayrıntıları, birbirleriyle gayet güzel bir
şekilde bağdaştırmıştır. İlim adamı olarak, daima yapıcı ve tenkitçi zihniyetle, bilgisinde ve araştırdığı
konulara yaklaşımlarında sığ ve sathi olma vasıflarından her zaman uzak durmuştur. Ele aldığı
konularda, daima derinlemesine bir nüfuz ve kavrayışa ulaşmış, konularını geniş çerçeveli olarak
mütalaa etmiştir. Çeşitli konularda meselelerin özüne, ruhuna inmek ve ince noktalarını kavramak,
Biruni'nin her zaman yaptığı ve ustaca başardığı bir şeydir.

0 yorum:

Yorum Gönder